Okyanus kıyısında olmasına rağmen yağışın çok nadir
görüldüğü bu yer, Dünya`nın en kurak ve en eski çölü.
çöl, adını atacameño
kabilesinden alıyor
mineraller bakımından çok zengindir. özellikle
sodyum nitratı ünlüdür. 1883`te biten pasifik savaşı sonucunda bolivya`dan
şili`ye geçmiştir. 19. yy sonu ile 20. yy başında şili ekonomisine büyük katkı
sağlamıştır. bolivya ile şili arasında hâlâ sorun teşkil eder. bolivya
entellektüelleri ülkeleri ekonomik olarak kötü bir durumdayken, şili`nin latin
amerika`nın en güçlü ekonomilerinden birisi olmasını kaybedilen bu topraklara
bağlar.
Bilim adamları, Şili’deki bu çölün iklim ve coğrafik koşullarının Mars ile taşıdıkları benzerlikler nedeniyle, kızıl gezegeni keşfetmek için büyük bir fırsat olduğuna inanıyor.
bir NASA uzay aracından alınan veriler göre bilim adamları Mars’ta hayat olması için suyun gerekli bir ön şart olmadığını, bazı mikroorganizmaların bu kurak şartlarda yaşayabileceğini gördü.
Astro-biyolog
Armando Azua, Mars ile ilgili birçok önyargının yıkıldığını söylüyor:
“Şimdiye kadar, biz Mars’ta su kanıtları bulunan
yerlerde hayat bulma şansımızın daha fazla olduğunu düşünüyorduk. Ancak
hiçbirşeyin hayatta kalmayacağını düşünerek bu çok kuru gözardı ettiğimiz
yerlerin benzerini Dünya’da bu çölde bulduk. Ve Dünya’daki benzerinde
mikroorganizma kolonilerinin yaşadığını gördük. Ve şunu dedik: ‘Şimdiye kadar
gözardı ettiğimiz Mars’taki bu yerler aslında belki de hayat kanıtı bulmak için
daha fazla şansımızın olduğu yerler olabilir. Burada, bu çölde hayatın bu
şartlarda devam ettiğini gördük çünkü.”
Atakama’nın vadilerinde bilim insanları 70 farklı
mikroorganizma türünün yaşadığını keşfetti. Bu mikroorganizmalar, aşırı güneş
ve susuzluğa rağmen hayatlarını devam ettirebiliyorlar. Eğer bu ekibin
teorileri doğrulanırsa, Mars’taki hayatın kanıtlanması yolunda büyük bir adım
atılmış olabilir. Azua, bu teorinin çoktan NASA’nın ilgisini çektiğini ve
Mart ayında NASA’dan bir ekip yerinde gözlem yapmak üzere Atacama’ya
gideceğini söylüyor:
“Atacama Çölü’nü bu kadar az suyla nasıl hayatı
idame ettirdiğini görmek için br süredir analiz ediyoruz. Bu olağanüstü
susuzluk toleransı hangi moleküler ve genetik mekanizmalar sayesinde mümkün?
Bir yandan onların nasıl bu kadar kuru ortamda hayatta kaldıklarını merak
ederken, diğer yandan da bunu anlamanın aynı özellikleri taşıyan Mars’ta da
aynı tarz bir hayat bulma yolunda önemli bir adım olduğunu biliyoruz. Ben
buradaki mekanizmaların bu radikal kuruluğu nasıl tolare ettiğini
öğrenebileceğimizi düşünüyorum.”
Bu araştırma, ileride hangi gezegenlerin insanların
yaşamasına uygun bir ortam sağlayabileceğinin belirlenmesi ve belki de ilk uzay
kolonilerinin kurulmasına ön ayak olabilir.
Azua, olasılıkları şöyle anlattı:
“Eğer Atacama çölünde hayatın sadece aşırı kuru
ortamlara dayanabildiğini değil bu kurulukta nasıl hayati fonksiyonların
sürdüğünü de gösterebilirsek, sadece Mars’ta değil birçok yerde hayat bulma
olanağını yakalayabiliriz.”
NASA, tüm bu çalışmalar kapsamında 2030 yılına kadar Amerikalı astronotları Mars’a göndermeyi planlıyor. Belki o zamana kadar bu araştırmaların da yardımıyla Mars’a ayak basan insanoğlu, kendisine yeni bir yuvanın da kapısını açmış olacak.